BEYAZ ÖNLÜKLÜ ADAM
Trafik kazası geçiren bir genç ahirete gitmiş. Kendini bir laboratuvarda bulmuş. Vücudu kan içinde ve her tarafında kırıklar varmış. Kara tahtaya yazılan formülleri, imbiklerde kaynayan ve fanustan fanusa akan sıvıları görünce çok şaşırmış. Beyaz önlüklü bir adam, kara tahtaya yeni formüller yazıyormuş.
Genci gören beyaz önlüklü adam, birini çağırmış: "Şu genci onarım makinesine koyun! Kırıklarını çıkıklarını tamir ederek yeniden hayata döndürün. Sonra da ahirette gezdirin." demiş. Genç onarım makinesinden sapasağlam çıkmış. Yanına verilen bir melek onu cennette gezdiriyormuş. Cennetteki kadınlar çok güzelmiş. Dünyadaki çirkin bildiği kadınlar bile burada güzellik kraliçeleri gibi salınıyormuş.
Bu durum gencin dikkatini çekmiş meleğe sormuş: "Bunlar dünyada çok çirkindi. Burada hepsi çok güzel. Bu neden böyle?" Melek, "Onlar dünyada yaşarken, güzel olmak için Tanrı'ya çok dua ettiler. Tanrı da onların duasını kabul etti." demiş.
Biraz ileride Mustafa Kemal Atatürk ile Büyük İskender'i santraç oynarken görmüş. Melek, "Paşam, bu genç Türkiye'den geliyor." deyince, Atatürk: "Evlat Türkiye'de durum nasıl?" diye sormuş. Genç de, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!.. diyenler hakkında soruşturma açıyorlar Paşam." demiş. Atatürk'ün gözleri dolmuş: "Üzülme evlat. Ben Türkiye'yi gençlere emanet ettim. Onlar işini bilir." demiş.
Orada ayrılınca bir sahnede beraber konser veren Zeki Müren ile Müslüm Gürses'i görmüş. Biraz konser izledikten sonra çocuklara ders veren Türkan Saylan'ı görüp, elini öpmüş.
Melekle birlikte tekrar gezerken, "DÜŞÜNME BÖLGESİ" yazan tabela görünce, hemen içeri dalmış. Dünyada yaptığı kötü işlerden pişman olanlar burada kara kara düşünüyormuş. Bir taşın üstüne oturup, düşünen babasını görünce, hemen koşup boynuna sarılmış. Baba oğul ikisi birden başlamış ağlamaya. "Baba sen ne düşünüyorsun?" diye sormuş. Babası "Ah oğlum!.. Öz annenin kıymetini bilemedim. Senin üvey annenin elinde büyümene neden oldum. Onun için düşünüyorum." demiş. "Baba, üvey annem de öz annem gibi iyi bir kadındı. Ben sana hakkımı helal ediyorum. Daha düşünme" deyince babasını düşünme bölgesinden çıkarmışlar. Adam sevinçle cennette koşmaya başlamış.
Cennette dolaşmak gencin hoşuna gitse de bir şey dikkatini çekmiş. Tüm erkekler tıraşlı takım elbiseli, kadınlar ise modern giyimliymiş. Sakallı, sarıklı, şalvarlı kimseyi göremeyince: "Onlar nerede?" diye sormuş. Melek: "Kadınların modern giyimine, erkeklerin kravat takmasına ve tıraş olmasına karşı gelerek, cennetin huzurunu kaçırdılar. Cennettekilerin şikayeti üzerine, Tanrı da onların cehenneme konulmasına karar verdi." demiş.
Genç daha da merak etmiş: "Nasıl?" Melek de: "Gel göstereyim." diyerek, cehennemin kapısını açmış. Genç kafasını uzatarak içeri bakmış. Sakallı, sarıklı, şalvarlı erkekler ve kara çarşaflı kadınlar hep bir ağızdan bağırmaya başlamış: " ŞERİAT İSTERİZ!.. ŞERİAT İSTERİZ!.." Cehennemin kapısını kapatmışlar ve hemen oradan uzaklaşmışlar.
Biraz daha gezdikten sonra genç, onu gezdiren meleğe: "Hadi labaratuvara gidelim. Beyaz önlüklü adamı görelim" demiş. Melek onu uyarmış: "Labaratuvar dediğin yer, evrenlerin idare merkezi. Beyaz önlüklü adam da Tanrıdır. Ona göre davran." demiş.
Genç, beyaz önlüklü adamı görünce gülümsemiş, "Sizi bir profesöre bakar gibi bakmak çok ilginç." demiş. Bu söz Tanrının çok hoşuna gitmiş: " Tanrı demek, bilim demektir. Bütün evrenler dönüyor. Her evrenin içindeki güneş sistemleri dönüyor. Her güneş sistemindeki gezegenler dönüyor. Tüm bunlar matematik hesaplarla sağlanıyor. En ufak bir hesap hatası büyük yıkımlara neden oluyor." diyerek, genci dünyaya geri göndermiş.
Genç adam bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde gözlerini açmış. Başında bekleyen doktorlar şaşkın şaşkın ona bakıyorlarmış. "Ne oldu?" diye sormuş. Doktorlardan biri: "Seni bir saat önce getirdiler. Ölmek üzereydin. Ama, bir anda iyileştin. Biz de kendi aramızda 'Nasıl olur?' diye senin aniden iyileşmeni tartışıyoruz." demiş.
Zeki Çağlar
24 Eylül 2024
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
BU SİTEDE YAYINLANAN ŞİİRLERİN TELİF HAKKI ZEKİ ÇAĞLAR'A AİTTİR.
MÜZİK
Kulaklarımıza hoş gelen ölçülü ve uyumlu seslere müzik denir. Saz, keman, cümbüş, darbuka, klarnet ve piyano vs gibi ögelere de müzik aleti denir. Müzik aletlerinin uyumuyla şarkı veya türkü söyleyen kişiye ses sanatçısı denir.
Eskiden şarkılar ve türküler plaklara kaydediliyor, gramofonlarla dinleniyordu. Sonra da plak çalan pikaplar piyasaya çıktı. Daha sonra teyplerle dinlenebilen kaset devri başladı. En sonunda CD ve MP3 furyası başlayınca kasetlerin papucu dama atıldı. Teknoloji gelişince müzik aletlerini taklit eden orglar çıktı. Cep telefonuyla bile kaliteli videolar çekilmeye başladı.
Ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu tesadüflere bağlıydı. Siz inşaatta harç kararken, tuğla taşırken, demir bağlarken türkü veya şarkı söylersiniz. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun; bir müzik yapımcısının dikkatini çekerseniz ünlü oluyordunuz. Bu da Milli Piyango'da büyük ikramiyenin size çıkması gibi bir şeydi.
Günümüzde ise ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu YouTube'dan geçiyor. Kendinizi şarkı, türkü söylerken videoya çekiyorsunuz ve YouTube'a yüklüyorsunuz. İzlenme sayısında patlama olursa: Ünlü oluyorsunuz.
Düğünlerde şarkı, türkü ve oyun havaları çalan piyanist şantörler bile YouTube sayesinde dünya çapında tanınır oldu.
Ne yazık ki sağlığında değeri bilinmeyen bazı ses sanatçılarımız vefat ettikten sonra YouTube sayesinde ünlü oldu.
Şimdi gelelim esas konuya: Sesiniz çok güzel. Söylediğiniz şarkı veya türkü de güzel. Ama teknik açıdan zayıfsa: Yaptığınız videonun müziği kulakları tırmalar.
Bazı şarkılar, türküler ve onlara ses veren sanatçılar vardır. Bunlar zaman geçtikçe yıllanmış şarap gibi değerlenir. Ama o eserler zamanla aşınır ve o sesi dinlemek zor olur.
Aşınmış eserleri teknik açıdan düzeltmek mümkündür.
İşte bu YouTube kanalı aşınmış eserlerin ses izlerini aslına sadık kalarak onarmaktadır.
Bu YouTube kanalının işi: Kötü olanı iyi, iyi olanı daha iyi, güzel olanı daha güzel yapmaktır.
Teknik açıdan en kaliteli müziği dinlemek, en kaliteli sinema filmini izlemek isterseniz: Lütfen YouTube kanalıma abone olunuz.
Eskiden şarkılar ve türküler plaklara kaydediliyor, gramofonlarla dinleniyordu. Sonra da plak çalan pikaplar piyasaya çıktı. Daha sonra teyplerle dinlenebilen kaset devri başladı. En sonunda CD ve MP3 furyası başlayınca kasetlerin papucu dama atıldı. Teknoloji gelişince müzik aletlerini taklit eden orglar çıktı. Cep telefonuyla bile kaliteli videolar çekilmeye başladı.
Ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu tesadüflere bağlıydı. Siz inşaatta harç kararken, tuğla taşırken, demir bağlarken türkü veya şarkı söylersiniz. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun; bir müzik yapımcısının dikkatini çekerseniz ünlü oluyordunuz. Bu da Milli Piyango'da büyük ikramiyenin size çıkması gibi bir şeydi.
Günümüzde ise ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu YouTube'dan geçiyor. Kendinizi şarkı, türkü söylerken videoya çekiyorsunuz ve YouTube'a yüklüyorsunuz. İzlenme sayısında patlama olursa: Ünlü oluyorsunuz.
Düğünlerde şarkı, türkü ve oyun havaları çalan piyanist şantörler bile YouTube sayesinde dünya çapında tanınır oldu.
Ne yazık ki sağlığında değeri bilinmeyen bazı ses sanatçılarımız vefat ettikten sonra YouTube sayesinde ünlü oldu.
Şimdi gelelim esas konuya: Sesiniz çok güzel. Söylediğiniz şarkı veya türkü de güzel. Ama teknik açıdan zayıfsa: Yaptığınız videonun müziği kulakları tırmalar.
Bazı şarkılar, türküler ve onlara ses veren sanatçılar vardır. Bunlar zaman geçtikçe yıllanmış şarap gibi değerlenir. Ama o eserler zamanla aşınır ve o sesi dinlemek zor olur.
Aşınmış eserleri teknik açıdan düzeltmek mümkündür.
İşte bu YouTube kanalı aşınmış eserlerin ses izlerini aslına sadık kalarak onarmaktadır.
Bu YouTube kanalının işi: Kötü olanı iyi, iyi olanı daha iyi, güzel olanı daha güzel yapmaktır.
Teknik açıdan en kaliteli müziği dinlemek, en kaliteli sinema filmini izlemek isterseniz: Lütfen YouTube kanalıma abone olunuz.
POPÜLER YAYINLAR
-
- A - Ab: Su. Ab: Kusur, kayıp, eksiklik. Aba: Genellikle yünden yapılmış giysi. Saygıdeğer, saygıya layık kişi bazı Türk boylarında “ana...
-
Bir güzele sevdalandım, Tozdum Ayşe Ayşe diye. Hem aklımı, hem fikrimi, Bozdum Ayşe Ayşe diye. Tam boyuma göre boyu, Hep huyuma benzer...
-
Benimle ağladı, benimle güldü, Gözünün içine baktığım kadın. Bazen mutlu oldu, bazen üzüldü, Her gece sarılıp yattığım kadın. Seneler b...
-
Bir giysi tanıdım hâlâ umuttu, Arada sırada düğmesi koptu. Nereye gittiyse bulup getirdik, Verdiği sözleri yine unuttu. Bir giysi tanıd...
-
Yine gelsin, baş köşeye kurulsun, Sohbete renk katsın Artvinli Remzi. Gönlü hoş tutulsun, fikri sorulsun, Hayatı anlatsın Artvinli Remzi....
-
Reyting ustası oldu bol bol reklam koyanlar Televizyona çıktı dul baylar, dul bayanlar Kim kimi beğenecek, kim kimle evlenecek? Seyretmeye b...
-
Ders çalış bitir liseyi Deyom deyom anlameyon Gir de kazan ÖSS'yi Deyom deyom anlameyon Sınav bir yarıştır deyom Kitabı karıştır deyom ...
-
Haksızlığa isyan eder, Duramaz Beşvakit Ahmet. Vur Ahmet, kır Ahmet derler, Vuramaz Beşvakit Ahmet. Bisiklettir arabası, Vermez ki benzin p...
-
Sonsuzluğa gitmeseydin, Kendini özletmeseydin. Bu millet seni arıyor, Keşke yeniden gelseydin. Yine atına binseydin, Batıya doğru sürs...
-
Yorgun argın işten çıkar, Bezgin bakar Kel İsmail. Suya sokar kel kafayı, Her gün yıkar Kel İsmail. Bir tarak alır eline, Geçer aynanı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder